~Miyav~

19 Ağustos 2010 Perşembe

Kendini Bulamayan Adam – 5

İnanılmaz bir konser, inanılmaz güzel bir ortam! Uzun zamandır böyle eğlendiğimi hissetmemiştim. Sanki bir başkası gibiydim, bambaşkaydım!

Deliler gibiydik sahnenin önünde. Ama hala başım çatlayacak gibiydi. Bir de bunun üstüne kız arkadaşlarım zorla bana bira içirdi. Bana fazla yakın davrandıklarını düşünüyordum, en küçük bir çekingenlikleri bile yoktu. Hoş bir saniye ya, kim ki bu kızlar? Biraz konuşmalarını dinlemeye çalıştım, belki isimlerini falan duyabilirdim, belki bir şeyler hatırlardım.

- Hacı ya çok kıyak konserdi!

- Kanka öyle valla ya, Hetfield, adamın hastasıyım.

- İlk..r! Tuvalete gidelim hadi hep beraber kanka çok içtik!

Tam duyamadım ama beni yanlarına çağırıyorlardı. Tuvalete? O tarz kızlardı herhalde bunlar. Her neyse dedim, eşlik ettim onlara.

Tuvalete kimse yokken girdik, ve kapıyı kapattık. 4 kişiydik. Karşımdaki aynaya baktım.

Aynada kendimi göremiyordum. Yoktum.

- Nasıl ya?

- Ne oldu kanka?

- Ha? Hiç, hiç bir şey, sesli düşünüyordum, kanka.

Ben neredeyim ya?

Kızlar makyajlarını tazelemeye başladı. O an kendimi gördüm. Aynadaki yansımam:

girlmirror[1]

Ama bu…

Dudaklar, saç…

Tüysüz yüz…

Göğüslerim var??

- LAN?

- İlknur, kanka noluyo sana ya?

- Ne İlknur’u ya?

- Kızlar koşun İlknur kafayı yedi ahaha.

- Kanka neyin var?

 

- Durun ya tamam bir şeyim yok, iyiyim ben, içkiyi fazla kaçırmışım.

- O son kadehi içmeyecektin kanka!

İlknur.. İyi de niye İlknur? Alternatif bir evrene falan mı düştüm ben ya? Hiç bir şey mantıklı gelmiyor. O yaşadıklarım içkinin etkisinden gelen halisünasyon değil miydi? Yoksa şimdi mi halisünasyondayım? Bir işarete ihtiyacım var, bir işaret…

[Şimdiii bana kaybolan yıllarımı verseleeerrr, şimdiii bana seninle bir ömür vaadetseleeerrr…]

Telefon çalıyor, benim telefonum. Zevksizmişim zil sesi konusunda.

- Hahahaha kanka yine seninki arıyor cevap versene? Hahahaha!

“Arayan, İlker.”

- Alo?

- İlknur sen misin?

- Sanırım. Yani görünüşe göre öyle en azından.

- Kafanın karışık olduğunun farkındayım, gerçekte kim olduğunu biliyorum. Dediklerimi yaparsan kendi hayatına döndürebilirim seni!

- Tabii ki kafam karışık! Gerçekte kim olduğumu söyle bana! O kadar kafam karışık ki, bir çözüm bulmam lazım! Ne yapacağımı söyle.

- Oradan hemen çıkmalısın. Sana birazdan mesaj atacağım. Onlar arkadaşın değil, onlar senin düşmanların. Kaç!

- Ne kaçması?

O anda farkettim. O ana kadar arkadaşlarım olduğunu düşündüğüm kızlar, her şeyin farkındaydı. Bana bakıyorlardı, düşmanca.

- Demek farkettin. Seni buradan çıkarmayacağız.

Üzerime yürümeye başladılar. Korkuyordum. Çantamda bir şey olabilir mi diye elimi attım.

Kız olmanın faydaları. Biber gazı!

- Bize karşı koyamazsın. Seni buradan asla çı…

[FSST]

- GÖZLERİM! AHHHH! YAKALAYIN, KAÇACAK!

Beni engellemeye kalkan tüm sözde arkadaşlarıma biber gazı sıkıp ordan var gücümle kaçtım. Koşuyordum, yola çıkıp en yakın taksiye binmeyi planlıyordum.

[This is how, you remind meeee…]

1 yeni mesaj.

Koşarken açtım ve okumaya başladım.

“Taksim’de Fransız konsolosluğuna git. Binanın içinde seni bekliyor olacağım.”

- Taksi! Taksi!

- Nereye gideceksiniz güzel bayan?

- Taksim. Taksim’e. Hızlı olursan daha çok öderim.

- Hay hay!

Dedi, ve gazı kökledi.